Üç Hazine
Günümüze ulaşan basılmış en eski kitap Elmas Sutra’nın Çin’de basılmış bir kopyasıdır. Çin’in Orta Asya’ya açılan kapısı Dunhuang yakınlarındaki bir mağara-tapınakta gizlenmiş olarak bulunan, 868 tarihli kitabın başında şöyle yazar: Wang Jie tarafından ana-babası adına evrensel serbest dağıtıma saygılarla sunulmuştur.
En eski kitabın bir bedava kitap olması ayrı bir öyküdür; benim burada üzerinde durmak istediğim konu ise, kitabın bir mağarada saklanıp bugüne kadar ulaşmasının ardındaki güç. Buda’nın ardında bıraktıklarını koruyan ve Dharma’yı gittiği yörenin kültürüne, günün sorunlarına uygulayan Sangha, Buda ve Dharma ile birlikte, Budizmin 2500 yıldır enerjisini yitirmeden günü yakalamasını sağlayan sacayağını oluşturuyor: Üç Hazine.
Budizme girenler ilk olarak Üç Hazineye sığınırlar. Üç Hazine, Buda, Dharma ve Sangha’dır. Buda tam aydınlanmaya ulaşmış, insandan yol olmuş kişidir. Kaynağını Buda’nın öğrettiklerinden alan Dharma, Buda olmanın yöntemi ve neden Buda olmak gerektiğinin ilkeleridir. Sangha ise Buda’yı takip eden Dharma’yı araştıran, Budizmi yaymaya çalışan ‘ailesinden ayrılmış kişiler’, yani rahiplerdir. Aydınlanmasının hemen ardından, henüz ortada Sangha yokken, Sakyamuni Buda ilk öğrencilerine şöyle demişti: ‘Buda’ya sığının, Dharma’ya sığının, gelecekteki Sagha’ya sığının.’
Üç Hazine Budizm’de birbirinden kopmaz bir bütün olarak kabul edilse de, bu Budizm’i kabul etmeyen birinin Buda ve Saghayı dışlayıp sadece Dharma’yı kitaplardan okuyup veya birilerinden duyup uygulamasından hiç bir yarar görmeyeceği anlamına gelmez. Herkes dharmayı değişik seviyelerde öğrenebilir, hayatında uygulayabilir, hatta aydınlanabilir. Örneğin, altıncı pir Huineng’ın odunculuk yaptığı dönemde, henüz daha Zen manastırına katılmamışken Elmas Sutra’yı dinleyip aydınlanma yaşadığı söylenir.
Bunun dışında adını sanını bilmediğimiz Budalar vardır elbette. Ama sorun da buradadır: onların adını sanını bilmiyoruz, çünkü arkalarında bir dharma veya sangha bırakmamışlar. Budist efsanelerde dağların arasındaki Gandhamadana adındaki cennette buluşan, yalnızca kendileri için uyanmış Budalar olduğu söylenir. Ancak öğretilerini başkalarına iletemedikleri için yalnızca geçici bir nirvanaya ulaşabilmiş, Gandhamadana’da tam ve aşılamaz aydınlanmaya erişmiş bir Buddha’nın gelmesini beklemektedirler.
Zen’de (Chan) ilke olarak herkeste Buda-doğasının var olduğu kabul edilir. Bu biraz da herkesin ana-baba olma potansiyeli vardır demeye benziyor. Ancak bu küçük bir bebeğin ana-baba olacağını söylemek değildir. Bebeğin önce büyümesi gerekir. Büyüdükten sonra bile kısırlık, çocuk istememe, eşinin durumu vb… nedeniyle ana-babalık gerçekleşmeyebilir. Aynı şekilde herkesin Budalığa erişme potansiyeli var olsa da, her bireyin katetmesi gereken mesafeyle izlemesi gereken yöntemler farklı olabilir.
Bu yüzden Zen ustaları öğrencilerine Üç Hazineye sığınmayı öğütler, iyilikten ve kötülükten, bilgelerden ve sıradan insanlardan bahsederler. Ancak belli bir seviyeye gelmiş öğrencilerinde hala bağımlılıklar görüyorlarsa, ‘Buda yok, Dharma yok, Sangha yok’ derler.
Bu noktada karşımıza Zen’in önemli bir öğesi olarak usta çıkıyor. Usta kavramı Çince’de şı-fu (öğretmen-baba) kelimesiyle karşılanır. Budist rahipler içinse genel olarak fa-şı (dharma öğretmeni) ünvanı kullanılır. Yani usta herşeyden önce bir öğretmendir.
Geleneksel yapıda ustanın konumu ancak bir sangha disiplini içinde anlam kazanabilir. Öğreti ustadan öğrencilerine, kuşaktan kuşağa aktarılır. Budist gelenek içinde Usta, ilk öğretmen Gautama Buddha’dan günümüze kadar uzanan sürekliliği temsil eder. Ustanın öğrettiği sadece zazen değildir. Koan, huatou, inziva gibi uygulamaları usta olmadan gerçekleştirmek olanaksız gibidir. Usta belli bir manastır düzeni içinde yaşar ve diğer rahipler gibi bodhissatva yemini etmiştir, öğrencilerine bu yeminin ışığında merhamet duygusuyla rehberlik eder. O Dharma’yı sürekli değişen koşullar, değişen coğrafyalarda çağdaş sorunlara uygulayarak taze tutar.
Örneğin, 2009'da kaybettiğimiz Sheng-yen Usta Dharma Drums Mountain (DDM) adlı Budist organizasyonun lideriydi. Ölmeden yaklaşık 2 yıl önce DDM’deki görevlerini bir öğrencisine bıraktı, ancak Dharma'yı kitlelere anlatma işine ölene kadar devam etti. Öğrettiklerini kendi ustasından, ustası da kendisinden önce gelen ve Sakyamuni Buddha’ya kadar uzanan bir dizi ustadan devralmıştı. Shengyen usta bu dharmayı günümüz sorunlarına uygulamaya çalıştı. Çince, Japonca ve İngilizce yazdığı onlarca kitap arasında Budizm tarihi, Sutra yorumları, Meditasyon yöntemleri olduğu gibi, evlilik, dünya barışı, çevrecilik vb. konularında olanları da bulunuyor. Usta hayatını, ettiği Bodhisattva yemini doğrultusunda yaşadı; yemini artık kurduğu üniversite, okullar ve meditasyon merkezlerinde, yazdığı kitaplarda, yetiştiği öğrencilerin zihninde yaşıyor.
Zen ustası elbette her sorunun cevabını veren, kişiyi bir anda aydınlanmaya ulaştıran biri değildir. Kişinin hiçbir çaba göstermeksizin aydınlanması olanaksızdır. Ancak bir ustanın rehberliğinde büyük yol alınabilir. Ayrıca Usta Zen geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Buda’nın ardından gelen Bodhidharma, Huineng ve diğer ustalar olmasa bugün Zen diyebileceğimiz bir miras bulamayabilirdik.
Üç Hazine Budizm’de birbirinden kopmaz bir bütün olarak kabul edilse de, bu Budizm’i kabul etmeyen birinin Buda ve Saghayı dışlayıp sadece Dharma’yı kitaplardan okuyup veya birilerinden duyup uygulamasından hiç bir yarar görmeyeceği anlamına gelmez. Herkes dharmayı değişik seviyelerde öğrenebilir, hayatında uygulayabilir, hatta aydınlanabilir. Örneğin, altıncı pir Huineng’ın odunculuk yaptığı dönemde, henüz daha Zen manastırına katılmamışken Elmas Sutra’yı dinleyip aydınlanma yaşadığı söylenir.
Bunun dışında adını sanını bilmediğimiz Budalar vardır elbette. Ama sorun da buradadır: onların adını sanını bilmiyoruz, çünkü arkalarında bir dharma veya sangha bırakmamışlar. Budist efsanelerde dağların arasındaki Gandhamadana adındaki cennette buluşan, yalnızca kendileri için uyanmış Budalar olduğu söylenir. Ancak öğretilerini başkalarına iletemedikleri için yalnızca geçici bir nirvanaya ulaşabilmiş, Gandhamadana’da tam ve aşılamaz aydınlanmaya erişmiş bir Buddha’nın gelmesini beklemektedirler.
Zen’de (Chan) ilke olarak herkeste Buda-doğasının var olduğu kabul edilir. Bu biraz da herkesin ana-baba olma potansiyeli vardır demeye benziyor. Ancak bu küçük bir bebeğin ana-baba olacağını söylemek değildir. Bebeğin önce büyümesi gerekir. Büyüdükten sonra bile kısırlık, çocuk istememe, eşinin durumu vb… nedeniyle ana-babalık gerçekleşmeyebilir. Aynı şekilde herkesin Budalığa erişme potansiyeli var olsa da, her bireyin katetmesi gereken mesafeyle izlemesi gereken yöntemler farklı olabilir.
Bu yüzden Zen ustaları öğrencilerine Üç Hazineye sığınmayı öğütler, iyilikten ve kötülükten, bilgelerden ve sıradan insanlardan bahsederler. Ancak belli bir seviyeye gelmiş öğrencilerinde hala bağımlılıklar görüyorlarsa, ‘Buda yok, Dharma yok, Sangha yok’ derler.
Bu noktada karşımıza Zen’in önemli bir öğesi olarak usta çıkıyor. Usta kavramı Çince’de şı-fu (öğretmen-baba) kelimesiyle karşılanır. Budist rahipler içinse genel olarak fa-şı (dharma öğretmeni) ünvanı kullanılır. Yani usta herşeyden önce bir öğretmendir.
Geleneksel yapıda ustanın konumu ancak bir sangha disiplini içinde anlam kazanabilir. Öğreti ustadan öğrencilerine, kuşaktan kuşağa aktarılır. Budist gelenek içinde Usta, ilk öğretmen Gautama Buddha’dan günümüze kadar uzanan sürekliliği temsil eder. Ustanın öğrettiği sadece zazen değildir. Koan, huatou, inziva gibi uygulamaları usta olmadan gerçekleştirmek olanaksız gibidir. Usta belli bir manastır düzeni içinde yaşar ve diğer rahipler gibi bodhissatva yemini etmiştir, öğrencilerine bu yeminin ışığında merhamet duygusuyla rehberlik eder. O Dharma’yı sürekli değişen koşullar, değişen coğrafyalarda çağdaş sorunlara uygulayarak taze tutar.
Örneğin, 2009'da kaybettiğimiz Sheng-yen Usta Dharma Drums Mountain (DDM) adlı Budist organizasyonun lideriydi. Ölmeden yaklaşık 2 yıl önce DDM’deki görevlerini bir öğrencisine bıraktı, ancak Dharma'yı kitlelere anlatma işine ölene kadar devam etti. Öğrettiklerini kendi ustasından, ustası da kendisinden önce gelen ve Sakyamuni Buddha’ya kadar uzanan bir dizi ustadan devralmıştı. Shengyen usta bu dharmayı günümüz sorunlarına uygulamaya çalıştı. Çince, Japonca ve İngilizce yazdığı onlarca kitap arasında Budizm tarihi, Sutra yorumları, Meditasyon yöntemleri olduğu gibi, evlilik, dünya barışı, çevrecilik vb. konularında olanları da bulunuyor. Usta hayatını, ettiği Bodhisattva yemini doğrultusunda yaşadı; yemini artık kurduğu üniversite, okullar ve meditasyon merkezlerinde, yazdığı kitaplarda, yetiştiği öğrencilerin zihninde yaşıyor.
Zen ustası elbette her sorunun cevabını veren, kişiyi bir anda aydınlanmaya ulaştıran biri değildir. Kişinin hiçbir çaba göstermeksizin aydınlanması olanaksızdır. Ancak bir ustanın rehberliğinde büyük yol alınabilir. Ayrıca Usta Zen geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Buda’nın ardından gelen Bodhidharma, Huineng ve diğer ustalar olmasa bugün Zen diyebileceğimiz bir miras bulamayabilirdik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder