22 Ekim 2014 Çarşamba

Hsin Hsin Ming: İnançlı Zihin Üzerine Dizeler

İnançlı Zihin Üzerine Dizeler

Üçüncü Zen Piri Jianzhi Sengcan (MS 5. – 6. yy)
Türkçesi: Cem Şen
Tercihleri olmayanlar için Yüce Yol zor değildir.
Sevgi de nefret de ortadan kalktığında her şey berrak ve açık hale gelir.
Ama küçücük bir ayrım yaparsan, yer ile gök sonsuza kadar birbirinden ayrılır.
Eğer Hakikat’i görmek istiyorsan, o zaman hiçbir şeye karşıt görüşe sahip olmamalısın.
Sevmediğin şeye karşı sevdiğin şeyleri koymak, zihnin hastalığından başka bir şey değildir.
Olguların derin anlamı anlaşılmadığında, zihnin temelinde varolan huzur hiçbir fayda sağlamadan dağılır gider.

Yol, içinde hiçbir fazlalığın ya da hiçbir azlığın barınmadığı engin boşluk gibi mükemmeldir.
Gerçekten de, olguların asıl doğalarını görmemizin önündeki tek engel, kabul etmek ya da reddetmek arasındaki seçimimizdir.
Ne dışsal şeylere ne de içindeki boşluğa bağlanarak yaşa.
Her şeyin birliğinde huzuru bul, o zaman bütün bu hatalı görüşler kendiliğinden ortadan kaybolur.
Eylemsizliğe ulaşmak için eylemi durdurmaya çalışırsan, bu çabanın kendisi eylem içinde olmana neden olacaktır.
Karşıtlığın iki ucundan birinde varolduğun sürece, asla Birliği anlayamazsın.
İkiliğin olmadığı Yol’da varolmayanlar, hem eylemde hem eylemsizlikte, hem kabulde hem redde başarısız olurlar.
Olguların gerçekte oldukları hali reddetmek onların gerçekliğini kaybetmek demektir;
Olguların boş olduklarını savunmak, onların gerçekliğini kaybetmek demektir.
Hakikat hakkında ne kadar çok konuşur ve düşünürsen, onun o kadar uzağında dolaşırsın.
Konuşmayı ve düşünmeyi bıraktığında bilemeyeceğin hiçbir şey kalmaz.
Kaynağa dönmek, anlamı bulmak demektir; fakat şeklin peşinde koşmak olguların kaynağını yitirmektir.
İçsel aydınlanma ânında şeklin de boşluğun da ötesine uzanan bir akış vardır.
Boşluktan oluşan şu dünyada, oluşumları gerçek diye adlandırmamızın tek sebebi cehaletimizdir.
Hakikati aramayın; sadece seçim yapmayı bırakın.
İkici bir durumu korumayın; bu tür çabalardan dikkatli bir şekilde uzak durun.
Eğer içinizde şu mu yoksa bu mu, doğru mu yoksa yanlış mı diye küçücük bir şey doğsa, zihninizin özü karmaşaya kurban edilip yok olup gider.
Tüm ikilikler Bir’den gelseler de, bu Birliğe bile yapışmayın.
Eğer zihniniz dağılmadan Yol’da kalırsa, o zaman dünyada sizi rahatsız eden tek bir şey bulamazsınız;
Sizi rahatsız eden bir şey kalmadığında, o zaman varlıklar eskiden olduğu şekilde varolmayı bırakırlar.
Ayıran düşünceler ortadan kaybolduğunda, eski zihin de varolmayı bırakır.
Düşüncenin yöneldiği nesne ortadan kalktığında, düşünen özne de ortadan kalkar;
Çünkü zihin yok olduğunda, nesne de yok olmaktadır.
Olguların nesne olmalarının tek sebebi, bir öznenin (zihin) varolmasıdır.
Zihnin (özne) böyle olmasının tek sebebi olgulardır (nesne).
Bu ikisinin ve temeldeki hakikatin göreceliliğini anla: boşluğun birleşimi.
Bu Boşluğun içinde iki yan birbirinden ayrılamaz;
Ve her biri de kendi içinde bir tam dünya barındırır.
Eğer kaba ve ince arasında bir ayrım yapmazsanız,
O zaman önyargı ve tercih yapan fikirler tarafından baştan çıkarılmazsınız.
Yüce Yolu yürümek ne kolaydır ne de zor;
Fakat kısıtlı görüşü olanlar korku dolu ve kararsızdır:
Acele ettikçe yavaş gider ve bağımlılıklarını (olgulara ve kavramlara bağlanmak) sınırlayamazlar;
Aydınlanma düşüncesine bağlanmak bile kaybolup gitmek demektir.
Bırakın her şey kendi yolunda ilerlesin; o zaman ne gelmek olacaktır ne de gitmek.
Olguların doğasına (kendi öz doğanıza) boyun eğin, o zaman özgürce ve kısıtlanmadan hareket edeceksiniz.
Düşünceler kısıtlı olduğunda hakikat de gizli olur çünkü her şey bulanıklaşır;
Sırtınızda büyük bir yük olan eleştiri, beraberinde huzursuzluk ve bıkkınlık getirir.
Ayrım yapmaktan nasıl bir fayda gelebilir?
Eğer Hakikatin yolunda ilerlemek istiyorsanız, duyular ve düşünceler dünyasından bile hoşlanmamayı bırakın.
Gerçekten de onları tümüyle kabul etmek eksiksiz ve tam aydınlanma ile aynı şeydir.
Bilge adam bir amacın peşinden koşmaz, aptal adamsa kendini köstekler durur.
Tek Dharma vardır, iki değil; ayrımlar, kökü cehalette olan bağımlılıktan doğar.
Zihni, (bölen ve ayıran) zihinle aramak, tüm hataların en büyüğüdür.
Huzur da huzursuzluk da yanılsamadan doğar; aydınlanmada ne hoşlanma ne de hoşlanmama vardır.
Tüm ikilikler, cehaletten kaynaklanan çıkarımlardan gelir.
Bunlar tıpkı düşlere ya da havada uçuşan çiçeklere benzerler: onları yakalamaya çalışmak aptallıktan başka bir şey değildir.
Kazanç ve kayıp, doğru ve yanlış : bu düşüncelerin bir an önce terk edilmesinin zamanıdır.
Eğer gözler asla uyumazsa, tüm düşler doğal olarak ortadan kalkar.
Eğer zihin ayrım yapmazsa, o zaman on bin varlık olduğu gibidir: tek bir öz.
Tek-özlülüğün gizemini anlamak, tüm karmaşanın çözülmesi demektir.
Her şey eşit görüldüğünde, başlangıcı ve sonu olmayan Benlik-özüne ulaşılır.
Bu sebepsiz, ilişkisiz durumda, hiçbir kıyaslama ya da benzetme mümkün değildir.
Hareketteki durağanlığı ve durağanlıktaki hareketi anla; o zaman ne hareket kalır ne durağanlık.
Bu tür ikilikler bırakıldığında, Birliğin kendisi de artık varolamaz.
Bu mutlak sonda ne kanun kalır ne de tanım.
Birliğe ulaşmış zihin, Yol ile bir olduğundan egodan kaynaklanan koşuşturmaca da ortadan kalkar.
Şüpheler ve kararsızlıklar kaybolur ve gerçek inanca ulaşmak mümkün olur.
Tek bir darbeyle zincirlerimizi kırarız; hiçbir şey bize tutunmadığı gibi biz de bir şeye tutunmayız.
Her şey, zihnin gücünü kullanmaya gerek kalmadan boş ve berraktır ve kendi kendini aydınlatır.
Burada düşüncelerin, duyguların, bilginin ve hayal gücünün bir önemi yoktur.
İçinde bulunduğumuz Böylesilik dünyasında ne ben vardır ne de ben haricinde bir şey.
Bu gerçeklikle doğrudan uyumlu hale gelmez için ne zaman şüpheler belirse basitçe, “iki değil,” de.
Bu “iki değil”de hiçbir şey ayrı değildir, hiçbir şey dışarıda kalmaz.
Ne zaman ve nerede olduğu önemli değil, aydınlanma bu gerçeğe giriş yapmak demektir.
Bu gerçek, zaman-mekandaki genleşmenin ve darlaşmanın, azalmanın ve artmanın ötesindedir;
Onun içinde tek bir düşünce on bin yıldır.
Burası da boş, orası da boş fakat sonsuz evren daima gözlerimizin önünde serilmektedir.
Sonsuz geniş ve sonsuz küçük: tanımlar ortadan kalktığından ve herhangi bir sınır görülmediğinden aralarında bir fark yoktur.
Aynı şey Varlık ve yokluk için de geçerlidir.
Şüphelerle ve tartışmalarla zaman kaybetmeyin; çünkü bunların gerçekle bir ilgisi yoktur.
Bir şey, her şey: aralarında dolaş ve ayrım yapmadan ikisine karış.
Bu farkındalıkta yaşamak, mükemmelliğin varolmaması konusunda endişesiz olmaktır.
Bu inancın içinde olmak, ikiliğin yokluğuna götüren yoldur
Çünkü ikiliğin olmaması ile inançlı zihin, bir ve aynıdır.
Kelimeler!
Yol, lisanın ötesindedir
çünkü onun içinde
ne dün
Ne yarın
Ne de şimdi vardır.

2 yorum:

  1. Okuyanı derinden etkileyen bir yazı :) Kişinin kendisini sorgulatan aynı zamanda inanılmaz bir huzur, özgürlük ve BİRLİK hissi yaşatan bir enerjisi var yazının. Kendi farkındalığın bu şekilde olduğunda inanılmaz bir dinginlik yaşanır hatta kaynakla BİR olmanın tatlı huzuru hazzıyla dolar taşarsın :) sevgilerimle :) (nejla)

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel bir blog olmuş. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil