22 Ekim 2016 Cumartesi

Farkındalık: Kilo İle Mücadelenize son Verin!

Tadını Çıkar. Farkındalıkla Yemek, Farkındalıkla Yaşamak
Thich Nhat Hanh & Lilian Cheung

Koton Kitap, 2016

Zen Ustası Thich Nhat Hanh ve diyetisyen Dr. Lilian Cheung'un birlikte yazdığı “Tadını Çıkar. Farkındalıkla Beslenme, Farkındalıkla Yaşama” yalnızca bir sağlıklı beslenme rehberi olmanın ötesinde, dünyamızı saran obezite salgınına çözüm olabilecek yeni bir yaşam tarzının temelleri atma iddiasında.



Sağlık Bakanlığı'nın 2010 tarihli araştırmasına göre Türkiye'de nüfusun %30,3'ü obez ve bu oran tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün artmakta.(1) Dünya Sağlık Örgütü'nün sayılarıyla, 1980'den günümüze değin dünya çapında iki kattan daha fazla büyüyen bir obezite salgınıyla karşı karşıyayız.(2)

Obezite sınırındaki bu insanlar gündelik hayat içinde karşılaştıkları sosyal ve psikolojik sorunların yanı sıra; insülin direnci, tip 2 diyabet, kolesterol ve lipid yüksekliği, koroner arter hastalığı, hipertansiyon, kalp yetmezliği, uyku apnesi, uyku bozuklukları, solunum bozuklukları, reflü, adet düzensizlikleri, osteoartrit başta olmak üzere kemik ve eklem problemleri, varis, beyin kanaması ve felç, safra kesesi taşları gibi sağlık problemleriyle de karşı karşıya kalmakta. Ayrıca araştırmalar obezlerin meme, kalın bağırsak ve prostat kanseri gibi kanserlere yakalanma risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

Bir yandan da tıp çevrelerinin her fırsatta “önlenebilir bir sağlık sorunu” olduğunu vurguladığı obeziteye karşı her gün yeni ilaçlar, türlü türlü diyetler ve tedaviler ortaya çıkıyor; ancak kiloları şıp diye verdirecek mucize hap henüz keşfedilmedi. Kimi zaman sağlıklarını tehlikeye atarak, yüklü paralar ödeyerek diyetlere ilaçlara başlayan, hatta canları pahasına bıçak altına yatan insanlar, binbir zahmetlerle bir miktar kilo verdikten sonra tekrar kilo almaya başlayabiliyor.

OBEZOJENİK ÇEVRE

Sorunun kökenlerine indiğimizde, son iki yüzyıldır gittikçe daha fazla oturduğumuzu ve daha fazla yediğimizi görüyoruz. Vaktimizin büyük bir bölümü bilgisayar ve televizyon ekranlarının karşısında geçiyor; şehirlerimizde egzersiz yapabileceğimiz alanlar giderek küçülüyor. Buna karşılık doğal ve sağlıklı yiyecek seçeneklerine erişimimiz gittikçe kısıtlanıyor. Son yıllarda obeziteye yol açan anlamında kullanılan obezojenik teriminin sıkça yaşadığımız ortamı tarif etmek için kullanıldığını görür olduk. Reklamları, alışveriş merkezleri, gıda sanayisiyle içerisinde yaşadığımız modern toplum obezojenik, yani toksik.
Her gün bizi yemeye ve içmeye teşvik eden düzinelerce yiyecek ve içecek reklamına maruz kalıyoruz. Ve yeme içmede hiç bir yer sınır dışı sayılmıyor: Arabalarımızda ve masamızda, toplantılarda oturur ya da alışveriş merkezlerinde dolaşırken yiyoruz ve içiyoruz. Kendimizi sık sık ihtiyacımızın ötesinde, gerçek psikolojik açılığımızı tatmin etmek için yer ve içerken bulmamız şaşırtıcı değil. Kesintisiz bir atıştırma, içme ve yeme kültürü yarattık.
Bu kesintisiz atıştırma kültüründe farkındalığa yer yok. Öğle molasında fast food restoranların önünden geçerken, bir alışveriş merkezinde yemek katında dolaşırken duyularımız aşırı yağlı, tuzlu veya şekerli yemeklerin bombardımanına tutuluyor. Yemeği alıp oturmuş yerken, zihnimiz sabah bir iş arkadaşımızla yaptığımız tartışmaya veya öğleden sonraki toplantıda olacaklara gidip geliyor. Her köşeden sağlıksız hızlı hazır gıdalarla sarılmışken, her tarafımız daha fazla tüketmemizi, ve ancak bu şekilde mutluluğu yakalayabileceğimizi söyleyen reklamlarla çevriliyken gardımız bir anlığına düşüyor, ve yeniden kilo almaya başlıyoruz. Ardından yine yeni çıkan bir diyet deneniyor, bir süreliğine başarılı olunuyor, ancak yoyo döngüsüne kapılıp verilen kilolar tekrar alınıyor. Her defasında başarısızlığa uğranan yeni bir diyet, obezitenin hayal kırıklığı ve umutsuzluğunu arttırıyor.

Bu tablo karşısında bir Zen ustasıyla bir diyetisyen bir araya gelince Tadını Çıkar ortaya çıkmış. Kitabın yazarlarından Vietnamlı rahip Thich Nhat Hanh, geçen yüzyılın belki de en fazla dikkati çeken Budist öğretmenlerinden biri, Martin Luther King tarafında Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmiş bir barış aktivisti. Lilian Cheung ise Harvard Halk Sağlığı Okulu'ndan bir beslenme uzmanı, aynı zamanda bir farkındalık uygulayıcısı.

Budist bilgelik ile modern bilimin bu birlikteliğinden obeziteye karşı üretilmiş olan çözüm ise en kısa ifadesiyle: kilolarınızla mücadelenize bir son verin, ve hayatın tadını çıkarın. Bu, her gün bir yenisini kitapçı raflarında gördüğümüz diyet kitaplarında önerilenlerden çok farklı bir yaklaşım. Buddha'nın acıyı tahlil eden Dört Yüce Gerçek öğretisinin derin bilgeliği sayesinde fazla kilolarla bir ateşkes imzaladıktan sonra, farkındalık uygulamasını hayatın her alanına yayarak yemek ve egzersiz ile ilişkimizi dönüştürmeyi hedefliyor.

Tadını Çıkar yalnızca bedenimizle değil, dünyamızla kurduğumuz ilişkiyi de daha sağlıklı temellere oturtmakta bize yardımcı olmak iddiasında bir kitap. Zira günümüzün tarım ve hayvancılık uygulamaları sürdürebilir olmaktan uzak. Kendimiz için sağlıklı seçimler yapmaya gösterdiğimiz özen sayesinde, dünyamızın geleceği için de doğru seçimleri yapmış olacağız.

Kitapta sağlıklı beslenme tercihleri, sağlıklı aktivite seçenekleri, sağlıklı bir toplumsal çevre için yapılması gerekenler üzerinde uzun uzadıya durulmakta. Bu yönüyle kitap dört dörtlük bir sağlıklı beslenme rehberi adeta. Ancak anahtar kavram olarak farkındalık kitabın odağına yerleştirilmiş. Çünkü farkındalık uygulamak, alışkanlık enerjisini durdurarak dışsal etkenlerin tuzağına düşmekten kaçınmaya ve kişiyi sağlıklı tutacak uygulamalara odaklanmaya yardımcı olabilir.

DURDURMA VE BAKMA: FARKINDALIK
“Bir atın üzerinde dört nala giden bir adam üzerine bir Zen hikayesi vardır. At dört nala gitmektedir, ve binici aceleyle önemli bir yere doğru yol alır gibi görünmektedir. Yol kenarında duran biri bağırır, “nereye gidiyorsun?”. Binici yanıtlar, “Bilmiyorum! Ata sor!”
Hayatımız da bu at gibi bizi çekip götüren, çoğu zaman farkında bile olmadığımız, ve değiştirmeye güçsüz hissettiğimiz alışkanlıkların esiri. Korkularımızın, endişelerimizin kamçıladığı bu ata binmiş dört nala giderken karşımıza çıkan iskenderlere, kola ve cipslere durup gerçekten bakmıyoruz. Duygusal açlığın önüne geçmek, ancak durdurma sanatını öğrenerek mümkün.

Thich Nhat Hanh ve Dr. Lilian Cheung, kitapta öğrettikleri elma yeme meditasyonuyla farkındalığın tadını almamızın mümkün olduğunu söylüyor. Bu meditasyon en basit ifadesiyle tüm dikkati elmaya yöneltip her lokmayı yirmi otuz defa, yavaş yavaş çiğnemekten oluşuyor; kişinin zihnini geçmişe ya da geleceğe değil elmaya, ve de içinde bulunduğu ana yönlendirmesi gerekiyor. Çünkü elma tüm kainatın bedenidir; elmaya farkındalıkla baktığımızda, ağacı diken çiftçiyi, meyveye dönüşmüş olan çiçeği, bereketli toprağı, güneş ışığını, bulutları ve yağmuru görebiliriz.
“Bilinçli olarak bir elma yemek, elmanın, dünyanın ve kendi yaşamımızın yeniden farkına varmak demektir. Bu doğayı kutlamak, Toprak Ana'nın ve kozmosun bize sunduklarını onurlandırmaktır.”
Bu şekilde yediğimizde beslenmek bir damak keyfi olmaktan çıkar, derin tinsel bir eylem haline gelir. Yediğiniz yiyecekler ile, doğayla ve dünyamızdaki diğer tüm varlıklarla olan bağımıza karşı daha büyük bir şükran ve hayranlık beslemeye başlarız. Bu tüm alışkanlıklarımızı, dünyaya bakışımızı değiştirecek bir güçtür.

Tadını Çıkar farkındalık uygulaması ile bilimsel bilgiyi birleştirerek, okuyucularına sağlıksız beslenme alışkanlıkları dönüştürmek için eşsiz araçlar sunuyor. Farkındalığın sadece birey için değil, aynı zamanda tüm gezegenin esenliği için iyi olan yaşam tarzı tercihlerini benimsenmesini sağlayacağını iddia etmekte. Zira farkındalık uygulayıcısı eninde sonunda kendi başına esenliğe erişemeyeceğini, kendi sağlığının gezegenin sağlığı ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu fark edecektir.

Hepimiz, gezegenimizin sağlığını çocuklarımız, torunlarımız ve gelecek nesiller için koruyacak bir şekilde tüketmek ve davranmak zorundayız. Eğer bir gelecek bırakacaksak, sadece kendimize odaklanamayız. Herkesin esenliğini korumamız gerekir. Her birimiz kendimize – ve evimiz, Dünya gezegenine - farkındalık içinde özen göstermek yoluyla kendi kuşağımız ve gelecek kuşaklar için katkıda bulunabiliriz.

Son olarak kitap Buddha'nın Beş Hatırlatması'ndan bahsedip hayatın tadını çıkarmayı unutmamamız konusunda bizi uyarıyor:
Yaşlanmak benim doğamda var. Yaşlanmaktan kaçış yok.Hastalanmak benim doğamda var. Hastalığa yakalanmaktan kaçış yok.Ölmek benim doğamda var. Ölmekten kaçış yok.Değişim değer verdiğim her şeyin ve tüm sevdiklerimin doğasında var. Ayrılıktan kaçışın bir yolu yok.Eylemlerim benim tek gerçek varlığım. Eylemlerimin sonuçlarından kaçamam. Eylemlerim ayaklarımı bastığım zemin.Hayatta hala sahip olduğunuz zamanın tadını çıkarın. Her anın, her nefesin, her ilişkinin, her hareketin ya da hareketsizliğin, kendinizin ve dünyanın esenliğini sağlamak için her fırsatın değerini bilin. Günlük yaşayışınıza farkındalığı dahil edin ve uygulayın ki, bu bir alışkanlık, bir yaşama biçimi haline gelsin. Başkalarını da size katılmaya çağırın, birlikte farkındalıkla yemek, çalışmak ve yaşamak için birbirinize destek verin. Bu şekilde yaşamak, sahip olduğunuz tek varlıktır ve anlamlı, tatmin edici bir yaşamın özüdür.

(1) http://beslenme.gov.tr/index.php?page=40
(2) http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs311/en/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder